17 Nisan 2009 Cuma

Klavye Arasına Kaçan Maddeler...

Babam.

Klavyemi temizlemeye çalışmış geçen zavallım. kayboldu tabi klavyenin içinde. Pes oynarken farkettim. "Şut çekme lan şut çekme , kafamı eziyosun" diye bağırdı. Tuttum çıkardım hemen. Baba tabi bi yerde.

Çocukken Yanlış Bildiğim Şeyler... (1)

Ben doğmadan önce her zaman annemin karnında olduğumu sanırdım. Evlenmeden önce dahi. Bir türlü anlayamazdım nasıl olup da annemin evlendiği vakti bilip de fırladığımı. Çok merak ederdim. 3. sınıfta acı gerçeği Başak adlı bir sınıf arkadaşımdan öğrenmiştim.

-Nasıl doğdun biliyon mu sen?
-Bilmiyom ama çok merak ediyom.
-Babanla annen şey yapmış. ihihih.
-Ney yapmış?
-Şey yapmış işte.
-Şey ne?
-Annenle baban öpüşmüş , sonra sevişmiş.
-(Sinirli bir şekilde) Benim annemle babam öyle şey yapmaz!!!!!!!


Öpüşmeyi ve sevişmeyi bize ufakken kötü öğreten zihniyeti de ayrıca kınıyorum. Güzel şeyler bunlar.

Bir Sokak Köpeğinin Ölümünü Sergilemek...

Bütün herkes tarafından çok ciddi şekilde eleştirilirken ben o adamın yaptığını ve cesaretini çok fazla takdir etmiştim. Gelecek tepkileri biliyordu ve o köpeği oraya sanat veya herhangi başka bir görsel zevk için koymamıştı , bu kadarından eminim. Olay çok büyük tepki topladı ve bir çok insan o adamı eleştirdi. Adamın dikkat çektiği nokta ise "o köpeğin insanların gözü önünde çektiği zorlukları" aslında insanların hiç de umursamadığı , her gün yanından geçip gittiği "sokak köpekleri"nin de çekmesiydi...

Hayır , kesinlikle tek adama atılamaz bu büyük insanlık suçu. hele öyle bir insana , kesinlikle hayır... Sorun genel olarak insan ırkında. O kadar benciliz ki , yeryüzünde yaşamaya hakkı olan sadece bizleriz sanıyoruz , doğaya saygı göstermiyoruz , hayvanları sadece süs eşyaları veya yararlanılacak materyaller olarak görüyoruz... Kaç kişi sokak köpeklerini yanından kovmak yerine onlara yiyecek bir şeyler veriyor? Kaç kişi pet shoptan tertemiz sevimli yavrular almak yerine bir sokak köpeği yavrusunu evcil hayvanı olarak evine alıyor? Cevap maalesef , "çok az insan"... Ben yaparım , belki sen yaparsın , belki tanıdığımız bir kaç insan daha yapar... Ama daha da kötüsü ne biliyor musun? Bu yolla sadece kendi erişebildiklerimize yardımımız dokunabilir , oysa dışarda onbinlerce böyle köpek daha var... Yapılması gereken şey çok büyük bir kitlesel bilinç uyandırmak ve maalesef bu telkinlerle olabilecek bir şey değil...

İnsanların rahatsız edilmeye ihtiyacı var ve tarihin her döneminde sanatçıların yaptığı da tam olarak bu olmuştur , hepsinin olmasa bile... Pasolini filmleriyle siyasi konularda bu tepkiyi topladı , Marquis de Sade yaşadığı dönemin aristokrasisinin içinde bulunduğu boktan durumu bu şekilde insanlığın yüzüne vurdu , Theodore Kaczynski bombalarıyla ve 37 bin kelimelik manifestosuyla gelinen bu rezil durumu insanlığa anlatmaya çalıştı... Ne oldu? İkisine sapık , birine şizofren teşhisi konuldu... İnsanların , bu durum birilerini zor durumda bırakacağı için , onları dinlememesi gerekiyordu çünkü... Çünkü insanların gözlerini açmaması gerekiyordu... Peki etkili olmadı mı? Oldu elbet... En basit örnek olarak , bir sürü çevre koruma örgütü , Kaczynski'nin eylemlerinden sonra birden çok daha fazla duyarlılaştı , kampanyaları çoğaldı...

Bu saydığım insanlar çevrelerinde yanlış gördükleri şeyleri , insanlara gidipte "bak burda yanlış yapıyorsun" diyerek uyarmadılar... Bu insanlar "yapmayın lütfen bunlar kötü , gelin beni dinleyin" demediler... Deseler de işe yaramayacağını biliyorlardı... Ne yaptılar? İnsanlığın suçlarını tüm insanlığın dikkatini çekecek şekilde herkesin gözüne sokarak rahatsızlık yarattılar , insanların onlardan nefret etmesini , insanların onların yaptığı şeyden nefret etmesini , tepki göstermesini sağladılar... Sslında insanlığın kendi kendisine tepki göstermesini , kendisinden nefret etmesini sağladılar , çünkü bütün herkes biliyor derinlerde bir yerlerde kendi suçunu , bu suçtaki kendi payını... Böylece insanların daha fazla düşünmesini sağladılar , insanları düşünmeye zorladılar...

İimdi tekrar o sanatçıya dönersek , o sergiyi canlı olarak görmüş olan insanların demeçlerini okudunuz mu hiç? Şimdi arattım ama hiç link bulamadım , tekrar bulsaydım güzel bir örnek olurdu... Daha da geniş kapsamlı olarak , o sergiyle ilgilenmiş olan , netten , televizyondan , gazeteden bu konu ile ilgili bilgi almış olan insanların bu konu hakkındaki fikirleri nedir? Bir daha zayıf ve aç bir sokak köpeğinin yanından umursamazca geçerken vicdanları rahat olabilecek midir? Bir sokak köpeğini canlı ve ölürken gören bu insanlar , buna şahit olan bu insanlar , bu köpeklerin yanından geçerken nasıl hissedeceklerdir? Cevap ; rahatsız... Kendilerini bir şeyler yapmak zorunda hissedeceklerdir , köpeğe sempati duyacaklardır , yardım edemeseler bile bir bilinç oluşacaktır insanlarda...

Peki ya bu rahatsızlığı hissetmezlerse? O köpek boşuna mı ölmüş olacak? Hayır , bunun büyük bir etkisi olacağı apaçık ortada. Bu durumun herhangi bir etki yaratmadığı insanlar , bir sokak köpeğinin yanından geçerken onun durumunu hala umursamayan insanlar ise kesinlikle ve kesinlikle bu adama laf söyleyemezler , hakları yoktur... Çünkü onun yaptığının daha da kötüsünü yapıyorlardır... Görebiliyor musunuz? Aslında o adama yöneltilen sinir ve nefret , tam olarak bizim yapmamız gerekipte yapmadığımız şeylerden kaynaklanıyor...

Ama o adam bunu yüzbinlerce insanın gözüne soktu ve bir bilinç uyandırdı... Biz ise hala üç maymunu oynuyoruz ve kendi suçlarımız için başkalarından nefret ediyoruz...

Kendisine seçim hakkı sunulmadan ölen köpek için belki de hepinizden fazla ben üzgünüm... Yakında ölecek olan bir köpeğim var zira , yaşlandı iyice , artık onu daha az görebilmek için çabalıyorum , yokluğuna alışmaya çalışıyorum... O yüzden kimse acımasız olduğumu düşünmeye kalkmasın , rica ederim...

Lionel Messi vs Cristiano Ronaldo

Messi sevecendir. Efendidir. Mahalleden geçerken gördüğümüz, bakkalın orda oturan , selam verdiğinizde gülümseyip "Naber nasıl gidiyo abi?" diye soran arkadaş gibidir.

Ronaldo öyle değil. Bu göte sokakta görsem selam vermem , ama "şşş aslanım ne bakıyon lan bi sorun mu var?" diyecek tipte bir eleman , selam vermeseniz de bulaşır.

Olm toplanıp dövelim lan şu adamı...

Faşist...

Oğlum niye böyle oldu lan. Oysa bu kelime farklıydı. Bu kelime bizim jargonumuza aitti. Biz faşist derdik. Siz vatan haini derdiniz. Emperyalist odaklar lafını beraber kullanırdık. Ama faşist bizimdi. Faşistin bi anlamı vardı. Bi ağırlığı vardı lan bu lafın. Bunu yiyen bi dururdu. Geçmişte...

-Ay ben çorbaya limon sıkılmasından nefret ederiaaam!
-Aay , faşistsin kızıaaam...

Böyle olacağını bilse Hitler ulusalcı olurdu lan. "Alman'ım diyen herkesi biz Alman kabul ediyoruz ki , ırkçılık yapmıyoruz" falan derdi. Mussolini kuran kursu açılımı yapardı. Lazio taraftarları "hep beraber kardeşçe bir dünya için elele" pankartları açardı...

Olmadı...

Bir yerlerde yanlış yaptık...

11 Nisan 2009 Cumartesi

Daha Mükemmelini Söyleyemem...

"You may not be her first, her last, or her only. She loved before she may love again. But if she loves you now, what else matters? She’s not perfect - you aren’t either, and the two of you may never be perfect together but if she can make you laugh, cause you to think twice and admit to being human and making mistakes, hold onto her and give her the most you can. She may not be thinking about you every second of the day, but she will give you a part of her that she knows you can break - her heart. So don’t hurt her, don’t change her, don’t analyze and don’t expect more than she can give. Smile when she makes you happy, let her know when she makes you mad, and miss her when she’s not there."

-Bob Marley...