13 Eylül 2009 Pazar

Yaratılış Karşısında Düşülen Aciz Durum

"Yaratılış" inancına karşı çıkan tüm bilimadamlarının kısa süre önce youtube'a yorum yazan inançlı insanlardan öğrenip şok oldukları durumdur. Adamlar farkında bile değildi yani. Hepsi harıl harıl bilimsel çalışmalarına gömülmüşler , tonla açıklama yapıyolar , tonla "bilimsel kanıt" sunuyolar ortaya. E haliyle durumlarını incelemek için pek fırsat bulamamışlar.

Neyse ki düşünceli youtube kullanıcıları onları bu zahmetten kurtardı! Yaratılış düşüncesi karşısında aciz kalmışlar. Bunu öğrendikten sonra şu anki hallerini anlatamam , içim parçalandı. Kimisi köşeye çekilmiş ağlıyo , kimisi "beni hep sen bulaştırdın bu işlere!" diye ağlarken diğerinin sakalını falan çekiyo. Bilim dünyası panikte.

Birisinin yanına yaklaşıp "neden böyle ağlıyo herkes?" diye sordum. Cevap verdi;

- Yıllardır kıçımızdan terler akıta akıta insanlara bi' takım bilimsel şeyler anlatmaya çalışıyoruz , ama yaptıklarımızı bırakın araştırmayı , incelemeyi , okumayı , "yapılmadı öyle bilimsel çalışmalar , kanıt falan yok" diyolar. Biz ağlamayalım da kim ağlasın?

Bu cevaptan sonra çığlık atarak pencereden aşağı atladı.

Bilim adamları büyük bi' çaresizlik içinde...

Çok acıklı...

Anne-Oğul Diyalogları

Alışverişe gidildiğinde bol bol yaşanır bunlardan özellikle. Her seferinde annemi neden bu kadar çok sevdiğimi tekrardan farkederim;

(Bi' alışveriş merkezinde eve öte beri aldıktan sonra yemek yemek için bi' yere gitmişizdir.)

+ (Ben)
- (Annem)

(Benimkilerin gelmesini beklerken annemin patateslerine uzanırım)

- Aa bıraksana patateslerimi , sana da gelicek şimdi!
+ Annem değil misin ya? 2 tane alsam n'olcak?
- Tabi işinize geldi mi hep annen değil miyim... geldi seninkiler de...

(Onunkiler biter bi' süre sonra ve patateslerime uzanır)

+ Aa bıraksana patateslerimi , bitti seninkiler!
- Oğlum değil misin ya , bi kaç tane alsam n'olcak?
- ?!?!

(Yemek yerken birden gözlerim büyür bi' noktaya bakarken...)

- N'oldu nereye bakıyosun sen?
+ Anneee şuna bak , kızın her şeyi gözüküyo!
- (Döner bakar) aaa , ohaa , gerçekten her şeyi gözüküyo. (annemin de gözleri büyür)
+ Di mi? (bakmaya devam)
- Sen bakmasana , sevgilin yok mu senin?
+ Yüok , ayrıldık biz. (hala bakmaya devam)
- Dön önüne yemeğini ye koparırım o pipini!
+ (İç çekme efekti...)

...

- O sütyeni alsa mıydım ya?
+ Al al , babam bayram etsin.
- Sus, salak. hem yeter mi ki o?
+ Oha , niye yetmesin?
- 3.5 kilo çekiyolar , sülalede en büyükleri bende.
+ Senin gibi bi' sevgili istiyorum anne.
- Lescon'daki kızı düşün bak , çok güzeldi. (Lescon mağazasında çalışan esmer bi' kızdan söz ediyo.)
+ Aa evet o da mal mülk sahibine benziyodu...
- Mal mülk sahibi?
+ Göğüsleri diyorum , kocamandı.
- Evet evet öyleydi. git bi' şansını dene sen.

Seviyorum lan annemi.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Hıyarun İbn-ül Yahya

hıyarun ibn ül yahya ( biz ona kısaca h.y diyoruz), hicretten 1400 yıl sonra
doğmuştur. doğduğu gün beliren pek çok mucize, gelen kutlu kişininin müjdecisi
gibiydi adeta. o gün sabah saatlerinde başlayan sağanak yağış bir mucize olarak
durmuş yerini ışıl ışıl pırıldayan bir güneşe bırakmıştı ve alimler anlamışlardı ki değerli bir
şahsiyet duhul etmişti dünya'ya. o gün peşpeşe gelmişti mucizeler, akşam olunca
havanın kararması da şaşkına çevirmişti insanları, anlıyamıyorlardı olup biteni. oysa ki
alimler sevinçli bir telaş içindeydiler! biliyorlardı rableri onları düşünmüş, onlara
yeni bir alim yeni bir deha göndermişti.

secdeye kapanmış bir şekilde doğmuştu hıyarun ibn ül yahya. cahil doktorlarsa
"bebek ters geldi" diyorlardı. asıl şaşkınlık ise bebek hıyarun'un sıkı sıkı yumduğu avucu
açıldığında yaşanmış, avuçlarının içindeki dolarlar herkesi şaşkına çevirmişti. akıl almaz
bir şeydi. anasının karnında nerden bulmuş olabilirdi bu parayı, irkilmişti insanlar!
bir mucizeye tanık oluyor, o mübarek anı yaşıyorlardı. rivayetlere göre hemşirelerden
birine şöyle seslenmişti bebek hıyarun ibn ül yahya; "abla! sen motormusun?".

motorlara duyacağı düşkünlük henüz doğduğu gün, cenab-ı allahın dile getirttiği hıyarun
tarafından alemlere tebliğ edilmişti. hatta islam alimlerince rivayet edilirki "vahy kapısı
kapanmamış olaydı, ahzab 50 türü daha da genişletilmiş bir ayet o mübarek zata da indirilirdi".
böyle diyordu alimler.

hıyarun ibn ül yahya büyüyordu aklı hep şeyindeydi..! ibadetinde..!
motorları da düşünüyordu tabi ama asıl yoğunluğunu islam ilmine vermişti.
muaazzam bir şeydi islam, herşey yazılabiliyordu o'na dair.
amerikanca'ya çevrilmiş arapça kitapları, amerikanca'dan türkçe'ye çevirerek
başlamıştı yazarlık hayatına. bebekken bir mucize olarak dolarlarla dolu olan avuçları
yine dolar ve riyal gibi paralarla dolmaya başlamıştı.
allah yürü ya kulum demişti, hıyarun ibn ül yahya ise amuda kalkmış yürüyordu.
bir çok kitap yazmıştı, faydalı kitaplardı hepside, yararları tartışılmazdı!
sayfalarından külah yapılabiliyor içine kabak çekirdeği konulabiliyordu, hatta sıcak
havalarda yüze doğru tutulmak suretiyle sallandırıldığında, yüzde tatlı bir
serinlik hissi bile yaratabiliyordu. yine rivayet edildiğine göre, 0-6 yaş gurubu zekaya sahip insanlar üzerinde çok olumlu etkiler yaratabiliyor, aç karınla okutturulduğunda bu zeka gurubunun hazımsızlık ve uykusuzluk gibi pek çok rahatsızlığına iyi geldiği söyleniyordu.

hıyarun ibn ül yahya çağımız din büyüklerinin en önemlilerinden biridir.,
yine onunla aynı çağda yaşamak gibi bir onura sahip ve onunda yazdığı kitaplardan
külah yapılabilen ömer bin el çilçilakıl büyük alim hıyarun ibn ül yahya için şöyle demişlerdir; "valla klavyedeki tuş sayısıyla, ayakkabı numaramı çarpıp, üzerine de kayıtlı
seçmen sayısını eklediğim zaman mucize olarak, hıyarun ibn ül yahya beyin
kimlik numarası ortaya çıktı bu açıkça bir mucizedir""

hıyarun ibn ül yahya açıkçası bir devre damgasını vurmuş,onun fikirleriyle yetişip büyüyen genç insanlarsa başka bi takım insanlar için eğlence kaynağı olmuş, çok kıvrak zekalı(!) oldukları için sazan olarak adlandırılmış, saygı ve hörmet(!) görmüşlerdir. hıyarun ibn ül yahya eserlerinde pekçok yeni bilim adamları yaratmış, bilim çevreleri ilk kez duydukları bu bilim adamları ve teorileri yüzünden şaşkına dönmüş ve yapacak bir şeyleri olmadığı için de hıyarun ibn ül yahya'yı bilim dünyasına yeni yeni isimler kazandırmasından dolayı"fahri bilim adamı ismi uydurukçusu" ödülüyle ödüllendirmişlerdir.

17 Nisan 2009 Cuma

Klavye Arasına Kaçan Maddeler...

Babam.

Klavyemi temizlemeye çalışmış geçen zavallım. kayboldu tabi klavyenin içinde. Pes oynarken farkettim. "Şut çekme lan şut çekme , kafamı eziyosun" diye bağırdı. Tuttum çıkardım hemen. Baba tabi bi yerde.

Çocukken Yanlış Bildiğim Şeyler... (1)

Ben doğmadan önce her zaman annemin karnında olduğumu sanırdım. Evlenmeden önce dahi. Bir türlü anlayamazdım nasıl olup da annemin evlendiği vakti bilip de fırladığımı. Çok merak ederdim. 3. sınıfta acı gerçeği Başak adlı bir sınıf arkadaşımdan öğrenmiştim.

-Nasıl doğdun biliyon mu sen?
-Bilmiyom ama çok merak ediyom.
-Babanla annen şey yapmış. ihihih.
-Ney yapmış?
-Şey yapmış işte.
-Şey ne?
-Annenle baban öpüşmüş , sonra sevişmiş.
-(Sinirli bir şekilde) Benim annemle babam öyle şey yapmaz!!!!!!!


Öpüşmeyi ve sevişmeyi bize ufakken kötü öğreten zihniyeti de ayrıca kınıyorum. Güzel şeyler bunlar.

Bir Sokak Köpeğinin Ölümünü Sergilemek...

Bütün herkes tarafından çok ciddi şekilde eleştirilirken ben o adamın yaptığını ve cesaretini çok fazla takdir etmiştim. Gelecek tepkileri biliyordu ve o köpeği oraya sanat veya herhangi başka bir görsel zevk için koymamıştı , bu kadarından eminim. Olay çok büyük tepki topladı ve bir çok insan o adamı eleştirdi. Adamın dikkat çektiği nokta ise "o köpeğin insanların gözü önünde çektiği zorlukları" aslında insanların hiç de umursamadığı , her gün yanından geçip gittiği "sokak köpekleri"nin de çekmesiydi...

Hayır , kesinlikle tek adama atılamaz bu büyük insanlık suçu. hele öyle bir insana , kesinlikle hayır... Sorun genel olarak insan ırkında. O kadar benciliz ki , yeryüzünde yaşamaya hakkı olan sadece bizleriz sanıyoruz , doğaya saygı göstermiyoruz , hayvanları sadece süs eşyaları veya yararlanılacak materyaller olarak görüyoruz... Kaç kişi sokak köpeklerini yanından kovmak yerine onlara yiyecek bir şeyler veriyor? Kaç kişi pet shoptan tertemiz sevimli yavrular almak yerine bir sokak köpeği yavrusunu evcil hayvanı olarak evine alıyor? Cevap maalesef , "çok az insan"... Ben yaparım , belki sen yaparsın , belki tanıdığımız bir kaç insan daha yapar... Ama daha da kötüsü ne biliyor musun? Bu yolla sadece kendi erişebildiklerimize yardımımız dokunabilir , oysa dışarda onbinlerce böyle köpek daha var... Yapılması gereken şey çok büyük bir kitlesel bilinç uyandırmak ve maalesef bu telkinlerle olabilecek bir şey değil...

İnsanların rahatsız edilmeye ihtiyacı var ve tarihin her döneminde sanatçıların yaptığı da tam olarak bu olmuştur , hepsinin olmasa bile... Pasolini filmleriyle siyasi konularda bu tepkiyi topladı , Marquis de Sade yaşadığı dönemin aristokrasisinin içinde bulunduğu boktan durumu bu şekilde insanlığın yüzüne vurdu , Theodore Kaczynski bombalarıyla ve 37 bin kelimelik manifestosuyla gelinen bu rezil durumu insanlığa anlatmaya çalıştı... Ne oldu? İkisine sapık , birine şizofren teşhisi konuldu... İnsanların , bu durum birilerini zor durumda bırakacağı için , onları dinlememesi gerekiyordu çünkü... Çünkü insanların gözlerini açmaması gerekiyordu... Peki etkili olmadı mı? Oldu elbet... En basit örnek olarak , bir sürü çevre koruma örgütü , Kaczynski'nin eylemlerinden sonra birden çok daha fazla duyarlılaştı , kampanyaları çoğaldı...

Bu saydığım insanlar çevrelerinde yanlış gördükleri şeyleri , insanlara gidipte "bak burda yanlış yapıyorsun" diyerek uyarmadılar... Bu insanlar "yapmayın lütfen bunlar kötü , gelin beni dinleyin" demediler... Deseler de işe yaramayacağını biliyorlardı... Ne yaptılar? İnsanlığın suçlarını tüm insanlığın dikkatini çekecek şekilde herkesin gözüne sokarak rahatsızlık yarattılar , insanların onlardan nefret etmesini , insanların onların yaptığı şeyden nefret etmesini , tepki göstermesini sağladılar... Sslında insanlığın kendi kendisine tepki göstermesini , kendisinden nefret etmesini sağladılar , çünkü bütün herkes biliyor derinlerde bir yerlerde kendi suçunu , bu suçtaki kendi payını... Böylece insanların daha fazla düşünmesini sağladılar , insanları düşünmeye zorladılar...

İimdi tekrar o sanatçıya dönersek , o sergiyi canlı olarak görmüş olan insanların demeçlerini okudunuz mu hiç? Şimdi arattım ama hiç link bulamadım , tekrar bulsaydım güzel bir örnek olurdu... Daha da geniş kapsamlı olarak , o sergiyle ilgilenmiş olan , netten , televizyondan , gazeteden bu konu ile ilgili bilgi almış olan insanların bu konu hakkındaki fikirleri nedir? Bir daha zayıf ve aç bir sokak köpeğinin yanından umursamazca geçerken vicdanları rahat olabilecek midir? Bir sokak köpeğini canlı ve ölürken gören bu insanlar , buna şahit olan bu insanlar , bu köpeklerin yanından geçerken nasıl hissedeceklerdir? Cevap ; rahatsız... Kendilerini bir şeyler yapmak zorunda hissedeceklerdir , köpeğe sempati duyacaklardır , yardım edemeseler bile bir bilinç oluşacaktır insanlarda...

Peki ya bu rahatsızlığı hissetmezlerse? O köpek boşuna mı ölmüş olacak? Hayır , bunun büyük bir etkisi olacağı apaçık ortada. Bu durumun herhangi bir etki yaratmadığı insanlar , bir sokak köpeğinin yanından geçerken onun durumunu hala umursamayan insanlar ise kesinlikle ve kesinlikle bu adama laf söyleyemezler , hakları yoktur... Çünkü onun yaptığının daha da kötüsünü yapıyorlardır... Görebiliyor musunuz? Aslında o adama yöneltilen sinir ve nefret , tam olarak bizim yapmamız gerekipte yapmadığımız şeylerden kaynaklanıyor...

Ama o adam bunu yüzbinlerce insanın gözüne soktu ve bir bilinç uyandırdı... Biz ise hala üç maymunu oynuyoruz ve kendi suçlarımız için başkalarından nefret ediyoruz...

Kendisine seçim hakkı sunulmadan ölen köpek için belki de hepinizden fazla ben üzgünüm... Yakında ölecek olan bir köpeğim var zira , yaşlandı iyice , artık onu daha az görebilmek için çabalıyorum , yokluğuna alışmaya çalışıyorum... O yüzden kimse acımasız olduğumu düşünmeye kalkmasın , rica ederim...

Lionel Messi vs Cristiano Ronaldo

Messi sevecendir. Efendidir. Mahalleden geçerken gördüğümüz, bakkalın orda oturan , selam verdiğinizde gülümseyip "Naber nasıl gidiyo abi?" diye soran arkadaş gibidir.

Ronaldo öyle değil. Bu göte sokakta görsem selam vermem , ama "şşş aslanım ne bakıyon lan bi sorun mu var?" diyecek tipte bir eleman , selam vermeseniz de bulaşır.

Olm toplanıp dövelim lan şu adamı...

Faşist...

Oğlum niye böyle oldu lan. Oysa bu kelime farklıydı. Bu kelime bizim jargonumuza aitti. Biz faşist derdik. Siz vatan haini derdiniz. Emperyalist odaklar lafını beraber kullanırdık. Ama faşist bizimdi. Faşistin bi anlamı vardı. Bi ağırlığı vardı lan bu lafın. Bunu yiyen bi dururdu. Geçmişte...

-Ay ben çorbaya limon sıkılmasından nefret ederiaaam!
-Aay , faşistsin kızıaaam...

Böyle olacağını bilse Hitler ulusalcı olurdu lan. "Alman'ım diyen herkesi biz Alman kabul ediyoruz ki , ırkçılık yapmıyoruz" falan derdi. Mussolini kuran kursu açılımı yapardı. Lazio taraftarları "hep beraber kardeşçe bir dünya için elele" pankartları açardı...

Olmadı...

Bir yerlerde yanlış yaptık...

11 Nisan 2009 Cumartesi

Daha Mükemmelini Söyleyemem...

"You may not be her first, her last, or her only. She loved before she may love again. But if she loves you now, what else matters? She’s not perfect - you aren’t either, and the two of you may never be perfect together but if she can make you laugh, cause you to think twice and admit to being human and making mistakes, hold onto her and give her the most you can. She may not be thinking about you every second of the day, but she will give you a part of her that she knows you can break - her heart. So don’t hurt her, don’t change her, don’t analyze and don’t expect more than she can give. Smile when she makes you happy, let her know when she makes you mad, and miss her when she’s not there."

-Bob Marley...

28 Mart 2009 Cumartesi

Ayak Faşisti

Ayak fetişistinin daha da ötesidir. Ayakları diğer organlardan daha üstün tutan kişidir. Ari organ hikayesine inanır. En güzel organın ayak olduğu konusunda kesinlikle tartışma kabul etmez , farklı düşünenleri döver. Ayakçı ocakları vardır , arka toplamak için buraya takılır.

Göğüslere Boşalmak

Çok zevkli falan derlerdi hep. Ulan acaba nasıl diye merak ederdim.

Çok zevkli bir şey tavsiye ederim , az önce yaptım.

Gerçi ben birazcık suradıma da fışkırttım , siz dikkatli olun...

Edit: Arkadaş uyardı , hatun gerekiyomuş onun için. Sağlık olsun...

Kızlı Metal Grubu

Hayır yanlış okumadınız , hatun vokalli metal grubu falan değil , basbaya kızlı metal grubu! Yurdum gitaristi çok ekmek yemiştir bu grup türünden!

Nedir peki bu kızlı metal grubu? Lise ve üniversitelerde bol bol bulunan bir grup türüdür bu sayın seyirci. Grupta 2 gitarist , 1 basçı , 1 davulcu ve de 1 kız vardır!

Bu kızımız duman söyleyebilir belki ama asıl özelliği şarkı söyleyebilmesi değil , taşlık oranıdır. Bu oran grup üyelerinin tiplerinin ortalamasına göre değişir. Yakışıklı elemanların bulunduğu gruptaki kız son derece güzelken , elemanların yakışıklılık oranı düştükçe kızın güzellik oranı da düşer.

Bu grup hiç konsere çıkmaz! Hep stüdyo yapar. Her stüdyoda hemen hemen aynı şarkıları çalışır.

Kız %70 ihtimalle solo gitaristle , %10'ar ihtimalle de diğer üyelerden biriyle çıkmaya başlar. Bunlar ayrılınca grup da dağılır.

Fantastik Akrabalar

Var böyle bir şey sayın seyirci , şimdi neden bahsettiğimi anlamıyor olabilirsin ama azıcık sabır lütfen! açıkleyeceğim!

Şimdi bazen bir takım giriler görüyoruz sözlük oluşumlarında , gerek msn iletileri başlıklarında , gerek diyaloglar başlıklarında falan... Anı başlıklarında da oluyor tabi , onların da hakkını yemeyelim. Nasıl giriler görüyoruz? Atıyorum , msn iletileriyle ilgili bir başlıkta hayattan bıkmış bir ileti örneği görüyoruz! İşin ilginç kısmı , bu iletiyi yazanın 12-13 yaşında bir velet olması! Vay anasını satayım ne ara yumurtadan çıktın da ne ara hayatı tartıp biçtin diye içimizden geçiriyoruz sonra , hadi gelin itiraf edelim , geçiriyoruz sayın seyirci. Her ne kadar yazımın bu aşamasında Ertuğrul Özkök tadı verip kısacık yazımın içine sıçmayı göze almış olsam da, lütfen bana küfretme seyirci , seviyorum ben seni. Sonra , ne bileyim , başka veletlere de rastlıyoruz sağda solda , bu veletler çok hazırcevap falan oluyo , hani utanmasalar abilerine ablalarına nietzsche alıntılarıyla falan cevap vericekler. Kıskanıyorum sayın seyirci , kalbim derin bir yara alıyor... benim niye böyle bir akrabam yok ulan diye...

Hah nerede kalmıştık; işte başlıkta refere ettiğim fantastik akrabalar bu tip akrabalardır. İlla ufak olmalarına da gerek yok yahu , fantastik olmaları yetiyor.

Sülale zaten keresteye evrilememiş odun dolu, benden ufak tek kuzenim ise bana hiç böyle giri malzemesi çıkaramadığından dolayı beni kederden kedere sürüklemekte. Yine böyle dertlendiğim günlerden birinde, sözlük yazarlarının sahip olduğu "Junior Niçe" ve "Junior Müslüm" akrabaların yarattığı kıskançlık ve hayalkırıklığı sebebiyle , benden ufak olan tek kuzenin ensesine kuvvetli bir tokat aşkettim sayın seyirci... "Nobuyon yoo" dedi , gözleri doldu... "Kalk ulan bilgisayar başından , git kız tavla , boynuz ye , terkedil , bana malzeme çıkar lan!" dedim... Haksız da değilim sayın seyirci , yaşı olmuş 14 , bu aylarda bana malzeme çıkardı çıkardı , yapamazsa sınırı geçiyo zaten , tee teyzelerimin veletlerinin doğup büyümesini beklemek gerekicek... Buna can mı dayanır a dostlar?

Ama döndü WoW oynamaya devam etti anasını satayım...

25 Mart 2009 Çarşamba

Psikokinezi!

Henüz bir bilim dalı olarak kabul görmese de , bilinen fizik kuralları dışında yer alsa da ilerde mutlaka sırlarının aralanacağına inandığım bir şeydir.

Basit şekilde beyin gücünün maddeye ve manyetik alana etki etmesi şeklinde açıklanabilir. Sovyet bilim adamları , rejimlerinin söylediklerine ters düşse de bu konuda çok büyük ilerleme kaydetmişlerdir.

Ben de oturmuşum bu gün fakülte bahçesinde , bu tip bilimlerden bahseden bir kitap okuyorum. Nelya Mihailova adlı bir hatundan bahsediyor. Çok özendim sayın seyirci. Kadın maddeleri hareket ettirebiliyor , garip garip şeyler yapıyor , itiyor , çekiyor vs.

Ulan dedim , düşünce güçlü şey. O sırada hemen beş adım ötemde de bir güvercin kafasını yere doğru indirip kaldırıyor , ne gerizekalı yaratık diye düşündüm şimdi yalan söylemiyim. Baktım bana doğru bir iki adım attı , la ben bunu düşünce gücüyle kucağıma kondururum dedim. Çünkü ben her milli maçta teknik direktör , her güncel olayda siyaset uzmanı kesilen bu milletin ortalama bir ferdiyim. Kıstım gözleri , içimden "buraya gel , buraya gel , buraya gel" diye tekrar ediyorum. Bir adım attı , iki adım attı , üç adım attı... ahaaaa! dedim , ulan yaşasın bilim! Adamlar doğruyu söylüyomuş!

Evet sayın seyirci , kendimi çok iyi hissettim bir an , ulan dedim , henüz bilimselliği bile kesin olarak kabul edilmemiş bir konu hakkında deney yapıyorum. Gözleri iyice kıstım bu sefer , 4. adımı atıyodu o sıra...

Tam o anda götün teki geçti önümden kuç da uçtu gitti... Tüm hevesim kaçtı...

Sonra da "niye bu ülkede bilim yapılmıyo"... Peh!

20 Mart 2009 Cuma

Kız Arkadaşından Dayak Yiyen Erkek...

Kıza vurduğu zaman "elleri kırılsın şerefsizin" dediğimiz , dayak yediği zaman ise (niyeyse) "oh iyi olmuş , helal olsun kıza" tepkisini verdiğimiz erkektir.

Hayır tamam erkek figürü güçlüdür ve kızdan dayak yiyen değil , bizzat ona dayak atan olarak görülür genelde. E o halde aslında kızı eleştirmemiz , dayak yiyen erkeğe ise , karşılık vermediği için , kız arkadaşına bu terbiyesiz tavra rağmen el kaldırmadığı için helal olsun olsun dememiz gerekmez mi? Diyelim ki erkek karşılık verebilecek pozisyonda değil , kız daha güçlü. E ulan demezler mi adama zayıf taraf olduğu için kadınlara uygulanan bu tavra karşısın da niye erkek zayıf taraf olupta dayak yeyince bu durumu destekliyosun diye? Ben dedim bak mesela şimdi...

Ha biliyorum , içinde büyümüş olduğumuz toplumun yapısında erkek her zaman kadını döven taraf olarak bilindi , doğrudur da buna itirazım yok. Ama bu duruma erkek-kadın olarak bakmak durumu tahlil etmek için pek yeterli olamıyor maalesef. Erkeğe kadını dövme pozisyonunu kazandıran şey cinsiyeti değildi , penisi falan değildi. Erkek dövüyordu , çünkü erkek güçlüydü , kadın ise dayak yiyordu çünkü kadın zayıftı. Yani erkeğin kadına uyguladığı şiddet olarak değil de güçlünün güçsüze uyguladığı şiddet olarak bakılmalı bu duruma ve bu açıdan bakınca güçlü bir erkeğin güçsüz eşine uyguladığı şiddet ile güçlü bir kadının güçsüz eşine uyguladığı şiddet arasında zerre kadar fark kalmıyor.

Eğer durum daha önce değindiğim üzere durum güçsüz kadının güçlü erkeği dövmesi şeklindeyse , ben yine kadına derim diyeceğimi , erkeği ise takdir ederim. Bu durumda bile karşısındakine el kaldırmayan birey zaten dayak denen salak yöntemi bir çözüm biçimi olarak kabul etmiyordur ve bu benim için takdir edilebilecek bir şey. Dayak atmaya kalkışmak , şiddet kullanmak ise acizlik belirtisidir böyle durumlarda ve herhangi bir durum tarafından haklı çıkarılamaz , en azından benim gözümde.

Şiddeti bir çözüm yöntemi olarak görmeyen , şiddeti ve şiddet kullananları alkışlamayan bir toplum dileğiyle...

Bakire Olmayan Bir Hatunla Evlenmek ...

Her biri beşer onar kez evlenmiş ve bakire olan/olmayan hatunlarla evlenince yaşanılan durumları defalarca gözlemlemiş olan yurdum insanının, birer Haydar Dümen edasıyla hakkında bütün herkese tavsiyeler verdiği durumdur.

Oysa bi soluklanın canlarım ya? Kadının değerini , evliliğin düzenini 200 gram mı belirliyo sizin gözünüzde? Karşınızdaki dişi "birey"in hayat görüşü , zekası , birikimi veya sizin gözünüdeki duygusal değeri bu kadar mı çöpe atılabilir durumda çapı en fazla 3 cm eden bir zar karşısında?

Ya bi kereliğine olsun şu kadın denen kavramı "sizin için ayrılmış et parçası" olarak görmek yerine sizden bağımsız , kendi hayatı hakkında kendi fikirleri olan bireyler olarak görmek bu kadar mı zor...?

Vajinadaki zarı başüstünde tutupta , makatta zar olmadığı için tanrıya müteşekkir olan hemcinslerim... Yemeyelim birbirimizi , ahlak savaşlarını da kadınlar üzerinden yapmayalım lütfen...

Angelina Jolie'de mi...

---------------Aşağıdaki yazıda "pipi" türevi kelimeler geçmektedir----------------

Aldatılmış. Çok şaşırdım. Baya baya aldatılmış. Brad çükünü başka kukuya sokmuş. Valla çok şaşırdım. Bildiğin Angelina Jolie bu. Biz de aldatıldık diye üzülüyoruz. Bunun aldatıldığı dünyada biz ne yapalım? Ama harbi harbi aldatılmış lan. Çüklü kukulu. Abooov...

---------------Yukarıdaki yazıda "pipi" türevi kelimeler geçmekteydi----------------

Eski Sevgili...

Çok garip bir şey.

Bir tanesiyle konuşuyorum şimdi. Mesafe var resmen. Soğukluk hissettim. 1.5 yıl geçmiş , normal belki. Tuvalete gidiyorum bile diyemedim , eskiden sçmaya gidiyorum gelcem derdim. Şimdi lavaboya gidiyorum dedim. Lavaboya sçıcam sanki. Oysa lavaboya sçmıyorum. Bazen işediğim oluyor ama hiç sçmadım. Eskiden çatır çatır sevişirdik , ikimizden yakını yoktu. Şimdi sçamıyorum bile , lavaboya gidiyorum. Ama lavaboya sçmıyorum...